“İstanbul’un bedeli” isimli üç bölümlü videodan alıntı bugünkü başlık.

Çok güzel hazırlanmıştı, beyaz yakalı, mavi yakalı ve üniversiteli olarak üç gözlemcinin anlattıkları verilmekte idi.

Somut gerçekler vurgulanmakta idi.

İnsanların hayatlarını belirleyen en önemli kriterin, geçim derdi olduğunu anlatıyorlardı.

Bir finans kurumunda çalışan “beyaz yakalı” da şikâyetçi idi, İstanbul’un bedelinden, ne ki İstiklal Caddesi’ne, arada da olsa çıkabiliyordu.

Mavi yakalı oto tamircisi, İstiklal’e gitmeyeli, bir vapura binip gezmeyeli uzun yıllar olduğunu nakletti.

Geçim derdinin, bir veba gibi insanları çaresiz bıraktığına şahit olduk.

Lise yıllarımda edebiyat öğretmenim düzenli olarak gazetesini alırdı.

Emekli olup çok yaşlı halinde ziyaretine gittiğimde, artık pahalı bulduğu için gazete almayı bıraktığını anlatmıştı.

Ki asker babasından kalma Harbiye’de evi vardı, kira ödemiyordu.

Hastanede tanıştığım, üç servisin işini sabahtan akşama gören hastabakıcı gençle konuştuğumda, “Aldığın ücret, bu denli yoğun çalışmanı karşılıyor mu?” diye sorduğumda;

“Eşim ve bir çocuğum var, yoğun bakımda gece nöbetinde idim, orada iken çok şanslıydım. Çünkü gündüz de moto kurye olarak çalışabilmekte, evimin geçimini karşılayabilmekte idim. Fakat beni alıp normal servise verip gündüzcü olunca, yan işim olan moto kuryeliği yapamıyorum ve çok zorlanıyoruz geçinmekte”.

“İyi ama uykusuz nasıl çalışıyorsun, kaza yaparsın”.

“Öyle mutlu ve dikkatli çalışıyordum ki, çünkü evimin ihtiyacını görebiliyordum, şimdi uykusuz değilim ama çok mutsuzum, sürekli evime alamadığım ihtiyaç listesini düşünmekten perişanım”.

Dar gelirli, videoda anlatıldığı gibi ulaşım ve gezmeye gidememekten değil karnını doyuramamaktan mustarip.

Temiz su ve temiz gıdaya ulaşamamakta.

Artan hastalıklar, bozulan sağlık da, yine para ile o denli doğru orantılı ki.

Marketlerin zehir saçan ucuz ve bozuk, sağlıksız şartlarda kötü malzemelerle üretilmiş ürünlerle beslenen nesillerde hastalık çığ gibi artmakta, modern zaman vebası olarak insanları tehdit etmekte.

Çok nadir olarak rastladığım bir haber; dar gelirlinin yüzünü aydınlatacak ferahlıkta idi;

“Kilosu 1.5 liradan kapış kapış gitti.

Düzce’de fabrika işçileri tarafından kurulan İşçi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, yaşanan ekonomik sıkıntıların önüne geçmek ve işçilere destek olmak amacıyla iş adamlarının katkısıyla aldıkları 120 ton patatesi, kilosu 50 kuruştan, 6 ton şekeri kilosu 1.5 TL’den işçilere dağıttı.

Yazının devamı için tıklayınız....

Mine Alpay Gün - Milli Gazete